GÜZELLER
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

GÜZELLER

HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Bu kadar sevebilirmisiniz.?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Berrin
Admin
Berrin


Mesaj Sayısı : 1220
Points : 2129
Kayıt tarihi : 23/04/09
Yaş : 63
Nerden : Gemlik

Bu kadar sevebilirmisiniz.? Empty
MesajKonu: Bu kadar sevebilirmisiniz.?   Bu kadar sevebilirmisiniz.? Icon_minitimePerş. Mayıs 14, 2009 3:14 pm

Mad Mad Mad Mad Mad Mad

BU KADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ!!!!

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez....
Biritıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta
O ilk karşılaşmadansonra, bir kere, bir kere,
bir kere dahakarşılaşabilmek için, hep aynı saatte,
aynı duraktan,aynı otobüse bindiler.
Gençtiler, çok genç...
Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz
zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah
otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında.
Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti
otobüse, kız ise ablasında....
Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden
evlerinden çıkıp,Sehrin öbür ucundaki o durağa,
onların durağına geldiklerini, gülerek
İtiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem
de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar
ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri
hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zoR
getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir
mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına
uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen,bankahesabında
para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da
kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren
sevgilerden değildi onlarınki...
Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri
de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının
olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk
sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını
beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler
hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler...
"Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama
ve adma"Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt
verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not
görürdü kadın, "Bir tanem,kütüphanenin ikinci rafına
bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not
olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok
sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki
dolaba sevgi dolu notları okuya
Okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet
çiçek, kimi zaman en
Sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla
karşılaşırdı...
Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildizaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne
kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak
zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların
ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar
verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde
hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu
kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık
daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde
dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde
"satılık" levhası asılı olan.
"Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu
viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi
kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları
kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım
burayı..."
"Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?\" diye
yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner
dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun
burası bizimdir artık...."
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde,
ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her
gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde
kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün
sonra,kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın.
Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan
kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki
Evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç
beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim
bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...
"Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha
da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu
beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı
adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat"
diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam,
duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki.
Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu
kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının
birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık
dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü
kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam
karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor
her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...."
"Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye
bağırdı kadın.
Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmaklasuçladı....
Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında
bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece
masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı
hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen.
Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını
gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen
ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de
yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi
adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların
orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir
şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden.
Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim
seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin
böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının
desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın,
sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi.
Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini
hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini,
en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması
için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu
söylenen zaman bile,kadının
derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan
zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o
kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye
bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri
girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi
genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle
konuşmaya başladı:
"Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm
ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki
kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir
senelik ömrü kaldığını.Buna dayanamayacağını, hep
söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini
biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden
sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber
vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını
yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının
karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve
kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış,
bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim.
Sana bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan
yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen
oracıkta ölmek istiyordu.
Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl
edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu
kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku
bir tanem"diyordu...
Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç
vazgeçmedim",
"Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini
bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi
bana söz vermeni istiyorum." "Benim için
yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken,
kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son
kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre
yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı
ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."


Mad Mad Mad Mad Mad Mad Mad
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melike.yetkinforum.com
 
Bu kadar sevebilirmisiniz.?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
GÜZELLER :: Güzel Hikayeler-
Buraya geçin: